I – Sosyal Medyada Sürekli Aşağılanan, Küçümsenen ve Aptal Yerine Konulan Kadınlar Gerçekten Bukadar Aptallar mı?
II – Kadın ve Erkeğin Eşit Olduğu Gün: Kadınların Yaratıcılıktan Uzak, Bilim, Matematik ve Satranç Gibi Akıl Gerektiren Konularda Başarısız Olmaları Üzerine
III – Kadınlar Aklen Eksik Varlıklardır: Kadınların Bilime Yeni Gelişmeler Katmalarındaki Başarısızlıkları: Kadın ve Erkek Eşit Olsaydı, Pozitif Ayrımcılığın Zirveye Ulaştığı 21. YY’da Madam Curie Gibi Hayatımızı Gerçekten Değiştiren Bilimsel Buluşların Sahibi Kadınlarla Dolu Olurdu Etrafımız
IV – 1901 Yılından Beri Nobel Ödülü Kazanlarının Ezici Bir Çoğunlukta Erkek Olması;
V – Kadınların Akıl / Zeka Gerektiren Satranç Gibi Zeka Oyunlarında En İyi 10 Listesine Bile Girememeleri: Tarihin En Büyük 10 Satranç Oyuncusu Listesi Tamamen Erkeklerden Oluştuğu Gerçeği
VI – Siyasi Alanda Korkunç Bir Pozitif Ayrımcılık Yapılmaya Çalışılan ve “Kadınları Meclise Alıp Nekadar Modern Olduğumuzu Kanıtlayalım” Çabası İçindeki Avrupa’da Bile Kadın Millet Vekili Ortalaması Yüzde 21,7 de Kalması
VII – Kadınlar Sadece Aklan Değil, Bedenen de Erkeklere Oranla Güçsüz Olması: 2012 Yılındaki 100 Metre Koşusunda Erkeklerde Sonuncu Olan Kişinin, Kadınlarda Birinci Olan Kişiden Daha Hızlı Koşuyor Olduğu Gerçeği
VIII – Erkeklerin Kadınların Ana Dalı Olan Yemek Yapmadaki Bile Kadınlardan Daha Başarılı Olmaları: Evrim Gereğince Kadınların Erkeğe Göre Üstün Olması Gereken Bir Dalda Bike Dünya’nın En İyi 10 Ahçısının Tamamının Erkek Olması
IX – Kadınların ve Erkeğin Eşit Olabileceği En Basit Konularda Bile Kadınların Erkeklere Oranla Başarısız Olmaları: Almanya’da Yapılan Bir Araştırma, Kadınların Araç Park Etme Konusundaki “Başarısızlıklarını” Bilimsel Olarak İspatladı
X – Sonuç: Sevgili Dogmatik ve Gerçekleri Görmezden Gelen “Modern Yobaz Bilim İnsanları” ve Feministler; Saçmalayacağınıza Gidin İşe Yarar Başka Birşeyler Yapın!
.
I – Kadınlar Erkeklerden Daha Zeki: Psikologlar Kadınların IQ Düzeyinin, Son Yüz Yıldır İlk Kez Erkeklerden Daha Fazla Yükseldiğini Belirlediler.
Kadınlar erkeklerden daha zeki
İlk zeka testlerinin yapılmaya başlandığı yüz yıl öncesinden günümüze dek kadınlar hep erkeklerin beş puan kadar gerisinde kalıyordu.
Ancak bilim insanları artık bu farkın kapanmakta olduğunu belirlediler.
Ve nihayet bu yıl, kadınlar ilk kez erkekleri geçti.
Bu değişimin kadınların aynı anda birkaç işi birden yapabilme yeteneğinden kaynaklanadığı düşünülüyor.
Bir “dönüm noktası” olarak nitelendirilen bu değişim, IQ testleri konusunda dünyaca ünlü yazar James Flynn tarafından ortaya çıkarıldı.
Flynn’a göre son yüz yıl zarfında hem erkeklerin hem de kadınların IQ düzeyleri arttı.
Ancak bu artış kadınlarda daha yüksek düzeyde oldu. Bu durum modern hayatın bir sonucu olarak açıklandı.
Flynn, “Modern yaşamın çetrefelli hale gelmesi beyinlerimizin ayak uydurmasına ve dolayısıylşa IQ düzeyinin artmasına sebep oldu. Modern yaşamın kadınlar üzerindeki etkisinin sonuçları henüz daha yeni yeni ortaya çıkmaya başladı” dedi.
Teorilerden birine göre bu durum kadınların çocuk yetiştirmek ve aynı zamanda bir işte çalışmak gibi çok işlev görmesinden kaynaklanıyor.
Bir başka açıklamaya göre de kadınlar sonunda potansiyel olarak erkeklerden biraz daha fazla zeki olduklarının farkına varmaya başladılar ve artık zekalarını daha sık kullanır hale geldiler.
Flynn son bulgularını yeni kitabından yayımlayacak.
.https://www.cnnturk.com/2012/guncel/07/16/kadinlar.erkeklerden.daha.zeki/669060.0/index.html
.
II – Kadın ve Erkeğin Eşit Olduğu Gün: Kadınların Yaratıcılıktan Uzak, Bilim, Matematik ve Satranç Gibi Akıl Gerektiren Konularda Başarısız Olmaları Üzerine
Kadın ve Erkeğin Eşit Olduğu Gün;
şu ana kadar dünyada 200.000 yıldır erkeklerin alehine gelişen tüm süreçler kadınların da başına gelene kadar gerçekleşmeyecektir.
erkeğin dünya sınırlarını kabul edip
erkeğin bilimiyle
erkeğin finansal sistemiyle
erkeğin hukukuyla
yaşayıp. eşitlik bekleyemezsin. oluk oluk kan dökerek oluşturulan bu vahşi sistemi osuruk gibi protestolarla kibarca dengeye getiremezsin. şu andan sonra kadın erkek eşitliği ancak kitlesel bir kadın erkek savaşıyla mümkün olabilir.
binlerce ve binlerce yıl erkek ortalığın anasını sikerken onlara çocuk yetiştirmek dışında bir şey yapma, şimdi gel biz aslında eşitiz diye kıçını yırt. nah eşitiz.
neremiz eşit lan bizim. doğum oranlarımız bile eşit değil. evren genlerini yaymak ve var olmak için sürekli hayati riskler alan erkeğin kadından daha fazla oranla doğmasını sağlıyor. bakın türkiye’de ve dünyada erkek – kadın doğum oranları hep %51-%49 şeklindedir.
bana diyorlar ki “sen nasıl böyle konuşursun biz de bir sürü şey yaptık” falan.
ben de diyorum ki her ne yaptıysanız işe yaramamış. hala hak arıyorsunuz. halbuki erkeğin kurduğu bu düzende güç tek geçerli akçedir. bu dünyada hak verilmez, alınır. eğer bir durumdan rahatsızsan güçlü olacaksın onu değiştireceksin. erkeğin demokrasisi güçlünün demokrasisidir.
kimse ağlayanı, yalvaranı, düşmüşü siklemez.
gerçeği bu kadar sertçe dile getirince rahatsız oluyorsunuz ama zaten rahatsız olmalısınız. korkmanız gereken ben değilim, kadın erkek eşittir diyen yavşaklar asıl tehlike. size olmayan bir hayali pazarlayarak geçici bir rahatlama yaşatıyorlar. oysa ortada çözülmesi gereken çok ciddi bir sorun var. erkeğin egemenliği yayıldıkça kendi haklarını da genişletiyor. erkeğin hakları genişledikçe kadın, erkeğin dünyasındaki metadan fazlası olarak kendine yer bulamıyor. üstelik sanılanın aksine bu erkek için de kötü. dünyanın emek yükü erkeğin sırtına yükleniyor.
yani yapılması gereken neymiş bir özetleyelim
1) kadın ve erkeğin eşit olmadığını, bu dünyanın erkeklerin dünyası olduğunu kabul etmek
2) bu düzeni değiştirmek için erkeklerin kurallarıyla oynamak gerektiğini kabul etmek
3) organize ve güçlü bir kadın hareketini ağlayarak değil çalışarak oluşturmak
4) kitlesel bir vahşilikle, kan ile kurulan bu düzeni aynı şekilde değiştirmeye hazırlıklı olmak
5) bilimde ve emekte erkekle eşitlenmeden ilerleme sağlanamayacağını kabullenmek
6) bilimde ve emekte erkekle eşit konumlara gelmenin kadın için erkeğe göre daha zor olacağını kabullenmek. erkekler tarafından oluşturulan sistemlerin kadına uymasının daha zor olacağını öngörmek.
7) bundan şikayet edip ağlamanın bir boku değiştirmediğini, kabahatin erkekler birbirini doğrarken onlara asker yetiştiren kadınlarda olduğunu eşitliğin dünyada hiç bir zaman kendisine yer bulmadığını kabullenmek.
8) gücü yönetemiyorsan güçlüğü yönet stratejisiyle ancak “metres” olunabildiğini bilmek.
9) kadın anadır, kadın kutsaldır diyerek neye hizmet ettiğinizi bilmek.
kadınların satrançta başarılı olamaması
oyunun kendisi erkek tasarımıdır.
dünyadaki pek çok şey gibi erkek mantığı ile kurgulanmıştır ve elbette bu nedenle de erkeklerin daha iyi oynaması şaşırtıcı değildir.
erkeklerin daha iyi satranç oynaması diyorum çünkü bu tartışmaya açık değildir.
dünyadaki geçerli kriterlere göre en üstün ilk yüz satranç oyuncusunun 99′u erkektir. tek bayan judith polgar‘dı son baktığımda.
bu gerçek ortadayken yapılabilecek çıkarımlar muhtelif ancak bence asıl üzerinde durulması gereken nokta erkeklerin bu dünyadaki standartları belirlemedeki başarısıdır.
bir insanın zeki olup olmadığı ile ilgili fikir yürütürken kullandığımız cetvellerin tamamı erkek ürünleri.
iq testi
eq testi
satranç oyunu
go oyunu
bilimin temellerini oluşturan neredeyse tüm kabul edilmiş kanunlar. (hareket yasaları, kütleçekim, suyun kaldırma kuvveti, kuantum, sicim teorisi, izafiyet teorisi)
yani ne demeye çalışıyorum. oyunu iyi oynayanların üzerinden çıkarım yapacağımıza, dünyada zeka ölçüm araçları ve zeka ölçülürken kullandığımız kriterlerdeki erkek egemenliğine dikkat çekmek daha doğru olacaktır. bundan da çıkacak sonuç herkesin ufkunu genişletecektir diye düşünüyorum.
bu dünyada zeka dediğimiz şey erkek dünyasına hizmet edecek davranış biçimlerini oluşturan zekadır. erkeklerin dünyasında zekayı bu şekilde aramak mantıksız değildir ancak aynı cetvelle kadınları gerizekalı ilan etmek hatalıdır. eğer bu dünyadaki egemen sermaye gücü kadınların elinde olsaydı ve bu egemenlik 300.000 yıl kadar sürseydi bambaşka bir dünyada, bambaşka bir zeka tanımıyla yaşıyor olurduk.
o paralel evrende belki kadınlar tarafından bulunan koçaro diye bir oyun entelektüel saygınlık kazanacaktı ve biz erkekler onda başarılı olamayacaktık. çünkü oyunun kendisi kadın aklının ürünü olarak kadınların mantığına göre işliyor olacaktı.
ve elbette bu gerçeğe sığınarak kadınların konuyu kapatabilmelerini de istemiyorum. gerçi bu derinlikte konuyu irdeleyebilecek bir başka insan daha olduğunu sanmıyorum ancak yine de bu verdiğim detaylı analizin panzehirini de hemen ortaya koyacağım.
eğer dünyada erkek egemen bir zeka tanımı ve zeka kriterleri hakimse bunu değiştirmek de kadının görevidir.
kadın hem beden hem bilinç emeğini ortaya koymalı, sermayeye sahip olmalı ve bunu çok uzun nesiller boyu korumalıdır. kendi dünyasına kaynak aktarmaya nesiller boyu devam eden kadın, sonunda kendi zeka tanımını yapabilecek enstrümanları oluşturup onlara entelektüel kimlik kazandırmayı başaracaktır. bunları becermeden bu dünyadaki üstün cinsin hangisi olduğu ile ilgili tespitler yaparsa, istatistikler aksini gösterdiği için onu kimse sallamaz.
bak formülü veriyorum;
üret, sermaye sahibi ol, bunu nesiller boyu koru, kendi ilgi alanlarına kaynak aktar, ürünler oluştur, bunlardan bazılarına entelektüel saygınlık kazandır, zeki insanı belirlemede kriter olmasını sağla, istatistikleri lehine çevir.
sonra da bu istatistik verilerini kendi savını sağlamlaştırmakta kullan.
insanların gerçeklerin karşısında diz çökmesini sağla.
gerçeğin keskin kılıcını karanlık bulutları yaran güçlü bir yıldırım gibi insanların bilincine indir.
kazanan sen ol!
yoksa yaşadığımız dünyanın gerçekleri canını sıkmaya devam edecek,
o gerçeklere ve aktif kriterlere göre dünyada sermaye erkeklerin elinde
erkekler satrancı daha iyi oynuyor
erkekler bilimsel çalışmalarda daha başarılı
erkekler sanatta daha başarılı
erkekler felsefede daha başarılı
james brown’ın da dediği gibi burası hali hazırda erkeklerin dünyası…
bunu değiştirmeden de seni kimse duymayacak,
üzgünüm.
not:
her iki cinsi de kendime kıl ettiğime göre artık huzurla uyuyabilirim canlar.
iyi geceler.
kadınların bilim ve matematikte başarısız olması
hala bu genellemenin altına gelip isimle örnek veren var.
yani demeye çalışıyorlar ki “başarısız diyorsunuz ama bakın bu kadın başarılı.”
halbuki o örneği verirken insan düşünmeli biraz. ulan böyle bir örnek verdik ama birisi çıkıp tüm zamanların nobel ödülü kazananları listesini dan diye karşımıza koyarsa ne bok yeriz diye.
on yıldır sözlükteki az gelişmiş beyinlerle tartıştığımdan bir kadının bu başarısızlığı nasıl bahanelendirdiğini çok iyi biliyorum.
1) erkekler bize baskı uyguladı ondan biz bilimde başarı gösteremedik
2) biz aslında çok zekiyiz ama bunu ulu orta sergilemiyoruz
ahuehaue ulan götümün yanaklarını birbirine vurdura vurdura gülüyorum yine de içimden taşan neşeyi tam olarak ifade edebildiğimi düşünmüyorum. erkekler baskı uygulamış da ondan bilim dünyasına katkıda bulunamamış paşam. yarram madem o kadar potansiyel sahibisiniz baskıyı kıracak yöntemleri de geliştireydiniz. hak verilmez hak alınır canım benim. ağladın sızlandın diye kimse sana üniversitede kürsü vermez. erkeğin kanıyla ölerek öldürerek kurduğu bu sistemde bir yere gelmek istiyorsan ya erkek gibi çalışacaksın, yahut bu düzeni yıkmak için erkeklerden daha iyi organize olacaksın. erkekler birbirini keserken, cephenin gerisinde durup orduya asker yetiştirirken aklın neredeydi yarrağımın kafası. o siperde elde tüfekle bekleyen erkeğin üzerindeki baskı değil miydi? o çocuklar birbirinin kafasına mermi boşaltırken yaşadıkları korku değil miydi?
erkek sınırları belirlesin
erkek kanunları yazsın
erkek bilimin temellerini atsın
200.000 yıl erkeğin tüm emeği sömürülsün ondan sonra şartlar güzelleşince biz eşitiz.
yok yaa! hassiktirin lan ordan. öyle eşitlik yok güzelim. madem eşitlik istiyorsun 200.000 yıl geriden yeniden inşa edeceksin sistemi. isyanı en temelinden emekle ve zeka ile ateşleyeceksin. utanmadan örnek veriyor bir de haspam. al sana örnek;
kadınların bilim ve matematikte başarısız olması
hala bu genellemenin altına gelip isimle örnek veren var.
yani demeye çalışıyorlar ki “başarısız diyorsunuz ama bakın bu kadın başarılı.”
halbuki o örneği verirken insan düşünmeli biraz. ulan böyle bir örnek verdik ama birisi çıkıp tüm zamanların nobel ödülü kazananları listesini dan diye karşımıza koyarsa ne bok yeriz diye.
on yıldır sözlükteki az gelişmiş beyinlerle tartıştığımdan bir kadının bu başarısızlığı nasıl bahanelendirdiğini çok iyi biliyorum.
1) erkekler bize baskı uyguladı ondan biz bilimde başarı gösteremedik
2) biz aslında çok zekiyiz ama bunu ulu orta sergilemiyoruz
ahuehaue ulan götümün yanaklarını birbirine vurdura vurdura gülüyorum yine de içimden taşan neşeyi tam olarak ifade edebildiğimi düşünmüyorum. erkekler baskı uygulamış da ondan bilim dünyasına katkıda bulunamamış paşam. yarram madem o kadar potansiyel sahibisiniz baskıyı kıracak yöntemleri de geliştireydiniz. hak verilmez hak alınır canım benim. ağladın sızlandın diye kimse sana üniversitede kürsü vermez. erkeğin kanıyla ölerek öldürerek kurduğu bu sistemde bir yere gelmek istiyorsan ya erkek gibi çalışacaksın, yahut bu düzeni yıkmak için erkeklerden daha iyi organize olacaksın. erkekler birbirini keserken, cephenin gerisinde durup orduya asker yetiştirirken aklın neredeydi yarrağımın kafası. o siperde elde tüfekle bekleyen erkeğin üzerindeki baskı değil miydi? o çocuklar birbirinin kafasına mermi boşaltırken yaşadıkları korku değil miydi?
erkek sınırları belirlesin
erkek kanunları yazsın
erkek bilimin temellerini atsın
200.000 yıl erkeğin tüm emeği sömürülsün ondan sonra şartlar güzelleşince biz eşitiz.
yok yaa! hassiktirin lan ordan. öyle eşitlik yok güzelim. madem eşitlik istiyorsun 200.000 yıl geriden yeniden inşa edeceksin sistemi. isyanı en temelinden emekle ve zeka ile ateşleyeceksin. utanmadan örnek veriyor bir de haspam. al sana örnek;
kadın yazarların yaratıcılıktan uzak olması
kadınların yaratıcılığının erkeğe göre zayıf olmasından kaynaklanıyor.
doğalarının gereği böyle.
kadın karikatürist
kadın komedyen,
kadın şair,
kadın ressam vardır. ama talep gören, çığır açan, edebiyat akımı yaratan kadın istisnai düzeydedir.
verilecek her kadın örneğin karşısına, en az on erkek örnek verilebilir.
bunun da nedeni kadınların aptal olması değil elbette.
kadınlar erkekler gibi var olma amacına ulaşmak için kendini kanıtlama barajından atlamak zorunda değil. bir erkek varlığını sürdürmek istiyorsa “başarılı”, “tercih edilebilir”, “donanımlı” olmak zorundadır. bu psikolojik baskı yaratıcılığı, üretimi, verimi arttırır.
kadın sadece kadın olduğu için içgüdülerle talep görürken, erkek genlerini aktarmak için kendini kanıtlamak zorundadır.
öyle olunca da dünyanın şaklabanlığını erkekler yaparken,
başarılı olanların çocuklarını doğuran kadınlar geleceği oluşturuyor. sağlıklı nesiller bu marjinal süzgecin deliklerinden geçerek hayattaki yerlerini alıyorlar.
madem öyle neden ortalıkta moronlar dolaşıyor peki?
iki temel nedeni var
1)kadına özgür seçim hakkı verilmiyor.
2)kadına doğru kriterler geliştirmesine yarayacak kaliteli eğitim verilmiyor.
ya yaa. işte hayat böyle derin detaylarla dolu sayın okur.
paylaş
kadına sadece anne olarak saygı göstermek
bizim toplumumuzda yaygın bir durum.
erkekleri can kulağı ile dinliyorum kadınlar hakkında konuşurken. aradan ilkel alt benliğimizle ilgili doneler yakalamaya çalışıyorum. seks dışında bir konu üzerinde konuştuğumuz durumlarda daha da dikkat çekici bir hal alıyor tespitlerim. kaldı ki benim kullandığım denekler eğitim seviyesi yüksek, en az iki dil bilen, avrupa görmüş erkekler. farkında olarak yahut olmadan dışa vurdukları bu dürtünün toplum tarafından öğretiliyor olmasının dışında, genetik bazı dayanaklara sahip olduğunu da düşünmekteyim.
erkekler kadınları yaşamdan soyutlayabilecekleri maksimum seviyeye kadar indirme çabasındalar.
kadına saygı duymak konusunda isteksizler
ama bir yandan da onlara duydukları arzuyu toplum için kabul edilebilir bir değere dönüştürüp içselleştirmek zorundalar. çünkü bir toplumu kadın ve erkek beraber oluşturuyoruz ve birbirimize mutlak bir noktada saygı göstermek zorundayız.
işte tam bu anda kadının reddedilemeyecek herkes tarafından kabul görecek bir değerle onurlandırılması gerekmekte. o da annelik.
biyolojik ve doğuştan gelen bir özellikle kadınlar onurlandırılıyor ve daha fazlası zinhar verilmiyor. bu öylesine sinsi bir oyun ki kadınlar dahi kendilerine bahşedilen bu değeri yüceltmekten geri durmuyor.
halbuki kadına sadece anne olarak değer veren toplum bunu tamamen kadını kadın olarak aşağılamak için yapıyor.
toplum,
“herkes anne olamaz”
“annelik kutsaldır”
falan derken alttan alttan aslında kadının kendisi için olmasını istediği kavramı aşılıyor. aynı psikolojik çabayı erkekler için görmüyoruz bildiğiniz üzere. çünkü erkek kendisine sadece baba olarak saygı gösteren bir toplumda gerçekten saygı duyulacak başka meziyetleri geliştiremezdi. ayrıca erkek, doğuştan gelen meziyetleriyle övülmenin hakaret olduğu alt bilincine sahip olduğundan, kendisine yapılacak aynı yöndeki yüceltmelerden kaçınmayı sürdürdü.
erkek baba olarak saygı görmesine rağmen, sadece baba olarak saygı göreceği bir toplumun inşa olmasını engelledi.
bunca laf salatasının arasında ne anlatmak istedim biraz daha açacağım.
kadın olmak da, kadınlık da, annelik de,
insan olmak, canlı olmak kavramlarının bir alt kümesidir.
saygınlığı bu üst mevkilerde aramadıkça da kadın ve erkek olarak ortak bir değer oluşturmamız. eşit bir hayat yaşamamız. sermayeye üretime bilime eşit katkılar sağlamamız mümkün değildir.
kadınlar gerçekten eşitlik istiyorsa,
saygıyı onlara kendi tercihleri olmayan biyolojik temelleri nedeniyle veren erkeklerin bu çakalca oyununu görüp bundan sıyrılmaları lazımdır. anne olmakla yetinmenizi isteyen erkek egemen düzende insan olarak saygı görene kadar, kanla, emekle, zeka ile savaşmanız lazımdır.
anne olmak, yani temelinde kadın doğmak bir tercih değildir.
kimseye kendi tercihi olmayan bir durumdan ötürü saygı duyulamaz. duyulmamalıdır.
kadınların gerçek olmayan bir değer ile uyutulmasına dur demek lazımdır.
annelik gibi, kadınlık gibi tercih dışı kavramlarla övünmeyi/övülmeyi bırakıp. iyi, üretken, zeki insanlar olmak gibi erdemlerle yoğurulma zamandır. birey olarak yücelmesi istenmeyen kadına, topluca bir paye yapıştırılıp uyutulmaya çalışılmasına dur denilmelidir. özellikle de kadınların kendilerine uygulanan bu anesteziye tepki göstermeleri gerekmektedir.
iyi bir anne olmak önemlidir.
ancak anne olmak tek başına, kadını hapsetmek için erkekler tarafından oluşturulmuş kafesin demirleridir.
buna kanmayın.
(bkz: seksist tartışmalarda seni de kadın doğurdu eşiği)
.
III – Kadınlar Aklen Eksik Varlıklardır: Kadınların Bilime Yeni Gelişmeler Katmalarındaki Başarısızlıkları: Kadın ve Erkek Eşit Olsaydı, Pozitif Ayrımcılığın Zirveye Ulaştığı 21. YY’da Madam Curie Gibi Hayatımızı Gerçekten Değiştiren Bilimsel Buluşların Sahibi Kadınlarla Dolu Olurdu Etrafımız
Erkeklerin Bilim Dalında Kadınlardan Daha Başarılı Olmaları
Çevrenizize Dikkatlice Bir Bakın, Çünkü Gördüğünüz tüm o İcatlar erkekler tarafından keşfedildi;
“Bilim dünyasının en çok tanınan kadını olarak bilinen Madam Curie’den başka, bilimde çığır açacak çalışmalara imza atmış yüzlerce kadın var.
Madam Curie
Bayan Franklin, DNA’yı bulan bilim adamı grubu içinde yer aldı, Barbara Mcclintock da keşfettiği “mısır bitkisinde zıplayan genleriyle” Nobel aldı. Doğaya sahip çıkan bir önder olarak kabul edilen Carson da başarılı kadınlar arasında…
“Bilim dünyasında erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü kanısı yaygın olmasına rağmen, bilimde çığır açacak buluşlara imza atmış birçok kadın bulunuyor. Bilim dünyasında en çok tanınan kadın olarak bilinen Madam Curie’den başka, insanlık için yararlı çalışmalar yapan yüzlerce kadın var.
20. Yüzyıl’ın en büyük keşiflerinden biri DNA’nın yapısını bulduklarını ilan eden İngiliz bilim adamı grubunun içinde bir de kadın yer alıyordu. DNA’nın yapısının bulunmasında katkıları olan bayan Rosalind Franklin, bilim dünyasında büyük çığır açılması yolunda emekleri geçen kadın bilimcilerden sadece biri.
İnsanoğlunun en büyük hayallerinden biri olan Mars’a gidilmesi için çalışmalar yapılan NASA’nın, Mars proje direktörlüğünü de yürüten Donna Shirley, insanoğlunun hayallerini gerçekleştirmek için çaba harcayan kadınlar için en iyi örneklerden.
Bilim dünyasındaki başarılı kadınlardan bir başkası ise Barbara McClintock. Keşfettiği “mısır bitkisinde zıplayan genleriyle”, McClintock Nobel ödülü aldı.
BİLİM TARİHİNDE KADINLAR
İlk bilgisayar programcısı olarak kabul edilen Lady Augusta Byron… ABD Deniz Kuvvetleri, hazırladıkları bilgisayar programındaki dillerinden birine, onun anısına “Ada” adını verdi. 1099-1179 yılları arasında yaşayan ve manastırda başrahibe olan Hildegard, Newton’dan birkaç yüzyıl önce ortaya koyduğu evrensel çekim üzerine düşüncüleriyle dikkat çeken kadınlardan biri.
Bilim tarihinde dikkat çeken başka bir kadın ise 1878-1968 yılları arasında yaşayan Lise Meitner. Meitner, Nükleer Füzyon Kuramı’nın gelişmesinde büyük rolü olan fizikçi olarak bilim tarihinde dikkat çeken kadınlar arasında yer alıyor.
Günümüzde önemi her geçen gün daha iyi anlaşılan çervenin korunması için çaba harcayanların başında da bir kadın geliyor. 1970’lerdeki çevrecilik hareketi öncesinde doğaya sahip çıkan Rachel Carson, önder bir çevreci olarak anılıyor.
Bilim kadını olan Carson, DDT gibi kimyasalların çevreye verdiği zararı kıyasıya eleştirdi ve yazdığı “Sessiz İlkbahar” kitabıyla bunu dile getirdi. Kimya sanayi devleri, Carson’a cephe aldı. Yiğit bir kadın olan Carson’u yıldırmayı hedefleyen çirkin kampanya, çevre bilincini geliştirdi. Bestseller olan kitap, bugün de çevreciliğin temel eserlerinden sayılıyor.”
(Kaynak: http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/139366.asp?cp1=1)
Bilim Adamlarının Hep Erkek Olması:
işte büyük bir haksızlık efendim. çok büyük. bu ülkede erkek faşizmi var valla bak. hatta tüm dünyada var amınüm. türkiye’de kadın cumhurbaşkanı yokmuş. türkiye’de kadın general yokmuş. fakat dünyanın her yerinde var di mi ?
türkiye’de kadın bilim adamı da yok. dünyada da yok. he şimdi bana, ” vardır lan bilgisiz. ” demeyin. tarihe damgasını vurmuş veya hali hazırda şu zamanlarda bile iyi projeleri ve iyi fikirleri bulunan bilim adamlarının da hepsi erkektir.
bu bir cinsiyet faşizmi değil sevgili feminist arkadaşlar. iq oranı ile alakalı bir şeydir. ne yazık ki, dünya sizin sandığınız gibi vajina ile yönetilmiyor. ona tamah etmeyenler de var.
2 tane siyaset ile uğraşan kadın söyleyeyim hemen. merkel ile çiller. isim uyumlarından ziyade zeka uyumlarıyla da örtüşür. kadın bilim adamı veya asker aklıma gelmediği için yazamıyorum. jean d’arc’ı bu konuda ayırıyorum.”
(epilasyonlu sinek bacagi, 21.07.2010 01:13)
marie curie’nin içine sıçamadığı genellemedir. sanırsın 500 kişi curie. tek bir taneden başka örneği olmayanların, aklı sıra bir örnek vererek ayar verme çabasıdır.
ayrıca benim kast ettiğim şey, iğrenç kelime esprisi değildi. kadın olduğu halde bilim adamı olarak addedilen insanlar da mevcut. ben elle tutulur bir iş yapabilmişlerinden bahsediyorum, madem curie’de bilim dünyasına çok büyük şeyler katmış ve her gün işimize yarayan polonyum elementini bulmuştur.
sözlük bu kadar gerizekalı kaynarken laf anlatmaya çalışmaya kasmamak gerek, bunu da öğrenmiş olduk tekrar.
(epilasyonlu sinek bacagi, 21.07.2010 01:32)
20. yuzyilin basindaki bilim adamlarindan bahsediyorsak kadinlarin olmamasi cok normal cunku toplumsal normlar ona goreydi( 50 yil onceki turkiyeyi dusunun). en iyi universitelere bile alinan doktora ogrencisi bir elin parmaklari sayisini gecmiyordu ki bu kontenjani kadinlara ayirsinlar.
eger gunumuze donersek, basligi acana cidden bilim yapan universitelerin sitelerine soyle bi bakmasini oneririm ki “leading science” yapan bir suru kadin gorecektir. (bkz: ada yonath)
ayrica basligi acanin bilim denen seyden anlamadigina kanaat getirebiliriz (en azindan doktorasi olmadigini soyleyebilirim) zira bilim sadece zekayla yapilmaz. motivasyon ve o zekayi “efficient” kullanabilme kabiliyeti gerektirir. ayrica bir bulus zirt diye ortaya cikmaz, bir birikim gerektirir ve bu birikimi kadin erkek herkes saglar, ama son noktayi koyanin ismi duyulur maalesef.
bir de curie sadece polonyum elementini bulmamistir, radyasyonun fiziksel kuramlarini ortaya cikarmistir. 20. yuzyilin basinda, butun “zeki” “erkek” bilim adamlari fizigin temelleri ortaya atarken, 2 nobel alan kadina (chemistry, physics) “polonyumu bulmus, hergun kullaniyoruz zaten” demek cidden gulunc.
(buzz light year, 21.07.2010 01:58)
bilim insanı olarak düzeltme yaparak yola çıkalım.
sözü edilen tarihe damgasını vurmalar ortaçağdan başlayarak 1900lü yılları da içine katan tarih kesiti ele alınacka olursa kadınlar geri bırakılmıştır.
2000 li yıllara geldiğimizde ise buluşlar tek kişilik veya bir kaç kişilik çekirdek kadrolar yerine makro boyutlarda ekipler tarafından yürütülür. (en büyük örneği devasa büyük hadron çarpıştırıcısı) (bkz: büyük hadron çarpıştırıcısı). bu ekiplerde de hem kadınlar hem erkekler görev alır. (istatistik yapmadım kaçı kadın kaçı erkek)
günümüzde üniversitelerde erkek öğretim üyeleri kadar bayan öğretim üyeleri de görev almaktadır. ve oldukça güzel araştırmaları da vardır. (bilim dediğin nedir ki? bilim insanı dediğin kimdir ki)
edit: çekirdak ne yahu. çekirdek yazacaktım elim sürtmüş. (bkz: )
(teyology, 21.07.2010 02:10 ~ 02:19)
saçma sapan “kadınlar eziliyor, çiziliyor” konularına alet edilecek tespit…
yahu arkadaş, kadın kadındır, erkek de erkektir. bunun lamı cimi yok.
kadından bilim adamı olur tabii ki…
ama çok azından.
büyük çoğunluğu bu işe yatkın değildir.
yaratılış olarak böyle.
yapacak bir şey yok.
bu bir eksiklik de değil.
bilim yapmak bir üstünlük olmadığı gibi…
insan olun insan…
(tahin ile pekmez, 01.06.2012 22:37)
bilinen bilim insanlarının hep erkek olması demek daha doğru olacaktır. kadına bilimle uğraşma imkanı verildi de o mu uğraşmadı? seçme ve seçilme hakkı bile yakın tarihte verilmiş kadınlara bilimde, siyasette, hukuk alanında niye yoktular gibi bir yaklaşım abesle iştigal etmektir. interneti sözlüklerde cinsiyetçilik yapmak dışında biraz da araştırma için kullansak bilim kadınlarına ve neden isimlerinin erkekler kadar bilinmediği bilgisine kolayca ulaşabiliriz. yine de bir kaç sebep sıralayalım kadının toplumsal cinsiyet rolü gereği ev ve aile sorumluluğu, belli bir tarihe kadar üniversitelerin bilim kadınlarına sertifika ya da onay belgesi dahi vermiyor oluşu, bir çok buluşun mucidi kadınların buluşlarını erkek ismiyle lanse etmek zorunda kalışı (başka türlü finanse edecek kurum bulunamıyordu.)nedenleri çoğaltmak mümkün.
(dusunuyorum oyleyse boku yedim, 22.09.2012 23:10)
IV – 1901 Yılından Beri Nobel Ödülü Kazanlarının Ezici Bir Çoğunlukta Erkek Olması;
Ödül kazananlar [değiştir]
(Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nobel_%C3%96d%C3%BCl%C3%BC_sahipleri_listesi)
.
V – Kadınların Akıl / Zeka Gerektiren Satranç Gibi Zeka Oyunlarında En İyi 10 Listesine Bile Girememeleri: Tarihin En Büyük 10 Satranç Oyuncusu Listesi Tamamen Erkeklerden Oluştuğu Gerçeği
Tarihin En Büyük 10 Satranç Oyuncusu
Satranç, dünyanın en eski strateji oyunlarından biridir. Kökeni konusunda çeşitli tezler olsa da satrançtaki fil figürü nedeniyle büyük olasılık Hindistan’da ortaya çıktığı sanılmaktadır. Hindistan’dan İran coğrafyasına geçerek bugünkü adı olan satranç ismini Farsça “satranj” adını almıştır. İran’dan bu isimle Anadolu’ya geçen bu akıl oyunu buradan tüm Avrupa’ya ve dünyaya yayılmıştır. Bu kadar köklü ve prestijli bir oyunun bir spor mu yoksa kültürel bir faaliyet mi olduğu hâlâ tartışılmaktadır. Bugünkü yazımızda sizlere satranç oyunun en büyük dehalarını tanıtalım istedik. Zekâların çaprışmasını okurken satranç tarihine de kısa bir göz atacağız. Keyifle okumanız dileğiyle…
1-) Gioachino Greco
Hani bizde güzel bir deyim vardır ya; “işin kitabını yazmak” diye… İşte 1600-1634 yılları arasından yaşayan Gioachino Greco’ da tam olarak bunu yapmış. Günümüzdeki halini yavaş yavaş alan satranç oyununu ilk kez sistemleştiren ve inceliklerini anlatan Gioachino Greco satranç dünyası tarafından ilk profesyonel satranç oyuncusu olarak kabul edilmektedir.
2-) François-André Danican Philidor
Gioachino Greco’ dan sonra onu anlayabilecek ilk adam bir yüzyıl sonra 7 Eylül 1726’da Fransa’da dünyaya geldi. 17. yüzyılın en büyük satranç oyuncusu olan Philidor, Greco’nun 77 oyunu inceleyerek hazırladığı kitabın ötesine geçerek pozisyonel oyunun ilk örneklerini verdi. Aynı zamanda ünlü bir müzisyen olan Philidor, Analyse du jeu des Échecs (Satranç Oyununun Tahlili) adını verdiği kitabını ilk kez 1777’de yayınladı. Benjamin Franklin gibi birçok isimle satranç oynayan Philidor, kendi adıyla anılacak olan “Philidor Savunması” hamlesini gerçekleştirerek satranç tarihine adını yazdırmıştır.
3-) Howard Staunton
1810’da İngiltere’de doğan Howard Staunton aslında bir tiyatro oyuncusu ve Shakespear aşığı bir edebiyatçıydı. Satranca ilgisi satranç taşları tasarlayarak artan Staunton 1841 yılında İngiltere’nin ilk satranç dergisini yayınladı. Ona satrançta asıl şöhreti 19. yüzyıl başlarında satrançta tam bir ambargo uygulayan Fransa’da ünlü Fransız oyuncu De Saint Amant’ı 21 oyunluk bir seri ile yenmesi kazandırdı. 1841 yılında yapılan bu maç sonucunda Howard Staunton Avrupa’nın en iyi satranççısı ilan edildi. ABD’li satranç oyuncusu Paul Morphy ile Shakespeare üzerine bir yayın yaptığı gerekçesiyle karşılaşmayı red etti. Ayrıca 1851’de yaptığı bir maç esnasında rakibinin bir hamle için 1 saatten fazla düşündükten sonra “Sıra kimdeydi?” diye sormasıyla satranç saatini keşfetti ve satranç tahtası ve taşlarının standartlarını belirledi. Howard Staunton 22 Haziran 1874’de Londra’da hayatını kaybetti.
4-) Wilhelm Steinitz
Wilhelm Steinitz, 14 Mayıs 1836’da Prag’da dünyaya gelmiş modern satrancın babası ve ilk dünya resmî satranç şampiyonudur. Staunton’un edebiyata eğilmesi ve Paul Morphy’nin sağlık sorunları nedeniyle satraçtan kopması nedeniyle öne çıkan Steinitz, satrancı bilimsel olarak inceleyen ve strateji kuralları geliştiren ilk kişidir. Birçok açıdan Philidor’un stratejilerini kabul etmeyen Steinitz, şahı bir saldırı aracı olarak kullanmasıyla ünlüydü. Rus satrancının babası Çigorin, Alman Tarrasch gibi birçok önemli satranç oyuncusuna karşı unvanınu koruyan Steinitz, 1894’te Emanuel Lasker’e yenilerek unvanını devretmiştir.
5-) Emanuel Lasker
24 Aralık 1868’de Polonya’nın Barlinek kentinde dünyaya gelen bir Alman Yahudisi olan Lasker, 1894’te Steinitz’i yenerek elde ettiği unvanını 27 yıl boyunca kimseye kaptırmayarak bu unvanı en uzun süre elinde tutan kişi oldu. Aynı zamanda bir matematikçi olan Lasker polinom halkalarında Lasker-Noether teoremi olarak anılan teoremi geliştirmiş ve felsefe ile de uğraşmıştır. Satranca psikolojik yaklaşımı ve derin analizleriyle tanınmaktadır. Matematik ve felsefe doktoraları nedeniyle satranca uzun bir ara veren Lasker, 1921′de Havana’da yapılan maçta José Raúl Capablanca’ya yenilerek unvanını devretti.Albert Einstein’a olan yakınlığı ile bilinen Lasker, 1933′de karısı Yahudi olduğu için Almanya’yı terk etmek zorunda kaldı. Son yıllarını New York’da geçirdi ve 11 Ocak 1941’de burada öldü.
6-) José Raúl Capablanca
19 Kasım 1888’de Küba’nın Havana kentinde dünyaya gelen José Raúl Capablanca, 1911 yılından itibaren önemli satranç oyuncularından biri olarak kabul edilmeye başlanmıştı. 1921’de elde ettiği dünya şampiyonluğu unvanını 1927 yılında Aleksandr Alekhine yaptığı iki buçuk ay süren maç sonucunda bu unvanını kaybetmiştir. José Raúl Capablanca sahip olduğu klasik ve duru stili ile satrancın doğal yeteneklerinden biriydi. Bu nedenle “Satrancın Mozart’ı” lakabıyla anılırdı. 8 Mart 1942’de Manhattan Satranç Klübü’nde bir oyunu izlediği sırada geçirdiği inme yüzünden ertesi günü yaşamını kaybetmiştir.
7-) Aleksandr Alekhine
Aleksandr Aleksandroviç Alekhine, 1 Kasım 1892’de zengin ve soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Çok iyi bir eğitim alırken satranç oynamayı 4 yaşında abisinden öğrendi. 1908 yılından itibaren 16 yaşında uluslararası turnuvalara katılmaya başladı. 1921 yazında en yüksek büyükustalık seviyesine ulaşınca Sovyetler Birliği’ni terketti ve dünya şampiyonluğu maçı için sponsor bulma arayışı içine girdi. İstediğine ancak 1927’de elde edebildi. Capablanca ile yaptığı unvan karşılaşmasında gerideyken “Capablanca’dan 6 oyun almayı hayal etmek zor ama daha zoru onun nasıl benden 6 oyun alcağını hayal etmektir.” dedi ve unvanı 18.5′e 15.5 gibi bir skorla dördüncü dünya şampiyonu oldu. Onunla birlikte satrançta hegemonya Rusya’ya geçti. Alekhine elde ettiği dünya şampiyonluğu unvanını 1935’te Hollandalı Dr.Euwe’ye kaybetti ancak 1937’de geri aldı. Alekhine, 24 Mart 1946’da dünya şampiyonu unvanı ile beraber ölen ilk ve tek satranç oyuncusu oldu.
Bobby Fischer
Alekhine’nin şampiyon olarak ölmesinin ardından yeni şampiyonu belirlemek için çeşitli turnuvalar düzenlenmiş ve çıkan şampiyonların çoğu kısa süreli ve genellikle SSCB’den olmuştu. Botvinnik, Reshevsky, Keres, Smislov ile zirveye ulaşan Sovyet hegemonyasına 1960’ta 24 yaşında en genç şampiyon Tal, küçük bir ara verdirdiyse de bu hakimiyeti 1970’lerde Amerikalı Bobby Ficher sona erdirdi. Fischer’ın satranç tutkusu 6 yaşında başlamıştı. 13 yaşındayken ülke gençler şampiyonu, 1 sene sonra Amerika şampiyonu oldu. 1958′de 15 yaşındayken sporun o zamana kadar gördüğü en genç büyük usta olmayı başardı. 1972 yılında 35 yıl süren Rus hegamonyasını yıktı ve Boris Spasskyi yenerek dünya şampiyonu oldu. 1975′te dünya satranç federasyonu Fide koşullarını kabul etmeyince Rus Anatoly Karpov ile oynamayı reddetti ve dünya şampiyonluğunu haksız bir şekilde devretti. Bu olayın ardından avrupaya yerleşen ve 20 yıl gözlerden uzak yaşayan fischer, 1996′da fischerandom chess adını verdiği bir oyun bulduğunu açıkladı. Hâlâ dünyanın en büyük satranç ustalarından biri olarak kabul edilen Fischer, Yahudi bir anneden dünyaya gelen, Anti-Amerikan ve Antisemitik olmakla suçlanan, uzun yıllar kanun kaçağı olarak yaşamıştır. Fischer’in oyunlarında kullandığı taktikler ve hamleleri, inanılmaz galibiyetleri, “Fischer Humması” biçiminde adlandırılır. “Dünyanın en iyi kadın satranç oyuncusunu getirin, bir at eksik oynarım.” diyecek kadar çılgın olan Fischer, ilginç çıkışlarına ölümüne kadar devam etti. hayatının son yıllarını sessizlik içinde geçirdi. hastalandığında modern tıbba inanmadığını söyleyerek tedaviyi reddetti. 17 ocak 2008′de, 64 yaşında böbrek yetmezliğinden öldü. Başına gelen birkaç aksiliği Yahudi komplosu ile açıklayan, satrançta sovyet egemenliğini yıkarak amerika’ya tarihteki tek şampiyonluğu kazandıran Fischer’in gerçek babasının kim olduğunu kesin bilinmiyor, ancak annesi komünist bir Yahudi, artı bir ihtimal KGB ajanı idi. Aile bağları hemen hiç olmadı, yakın dostlarının sayısı giderek azaldı, cenazesine iki elin parmağını geçmeyecek sayıda kişi katıldı. Son sözleri, “hiçbir şey acıyı bir insanın dokunması kadar hafifletmiyor” oldu.
9-) Garri Kasparov
Garry Kasparov, 1963 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünyaya geldi. Babası soylu bir Yahudi annesi ise Ermeni’ydi. 1985′te Anatoli Karpov’u yenerek dünya şampiyonu unvanını kazanmış, bu unvanı 2000 yılında yenildiği öğrencisi Vladimir Kramnik’e devretmiştir. Onun Temmuz 1999′daki FIDE Rating listesinde gerçekleştirdiği 2851 ELO puanı şimdiye kadar gerçekleştirilmiş en yüksek puandır. Pek çok kişi kendisini tarihte görülmüş en güçlü oyuncu olarak değerlendirmektedir. 10 Mart 2005′de bir daha satranç turnuvalarına katılmayacağını açıklamıştır. Dünyaca ünlü satranç ustası zihinlere IBM tarafından yapılan süperbilgisayar Deep Blue’ya karşı yaptığı maçlarla kazınmıştır. Saniyede 3 milyon hamle hesap edebilme kapasitesine sahip Deep Blue adlı bilgisayarla iki kere karşılaşan Kasparov ilk maçında yenilmiş ikinci maçta ise rövanşı almayı başarmıştır. Garry Kasparov, Linares turnuvasını birinci bitirdikten sonra 10 Mart 2005 günü duzenlenen basın toplantısında, aktif satrancı bıraktığını açıklamıştır. Kasparov’un açıklamasına rağmen FIDE, kurallar gereği Kasparov’un ELO ratingini 1 yıl kadar tutmuştur. Nisan 2006 ELO listesinden Kasparov çıkarılmıştır.
10-) Viswanathan Anand
11 Aralık 1969’da Hindistan’ın Chennai bölgesinde doğan Tamil asıllı Anand satrancın son büyük fenomeni ve halihazırda son dünya şampiyonudur. Viswanathan Anand, satranca 6 yasinda baslamış. ilk kez 1987 yılında satranç olimpiyatları’nda, Hindistan adına sahneye çıktı, aynı yıl dünya 20 yaşalti gençler şampiyonu oldu. Nihayet 2000 yilinda uzun soluklu bir zekâ mücadelesinin ardindan dünya satranç federasyonu Fide sampiyonu ünvanini elde etti. 2007 yilinda Meksika’da gerçekleşen satranç dünya kupasi’nda, satrançta ender görülen bir galibiyet elde etti, rakibini 9,0 tam puanla mat etti. Şu anda Fide listesinde 2801 raitingle en üst sıradadır…
(Kaynak: http://www.egitimsokagi.com/Konu-tarihin-en-buyuk-10-satranc-oyuncusu–13419.html)
.
Ekşi Sözlük Gibi Daha Adil Düşünen İnsanların Bulunduğu, Feministlerin Bol Bol Cirit Attığı Yerlerde Bile İlk 10’da Kadın Yok!
.
VI – Siyasi Alanda Korkunç Bir Pozitif Ayrımcılık Yapılmaya Çalışılan ve “Kadınları Meclise Alıp Nekadar Modern Olduğumuzu Kanıtlayalım” Çabası İçindeki Avrupa’da Bile Kadın Millet Vekili Ortalaması Yüzde 21,7 de Kalması
Kadınların Siyasetteki Yeri
Türkiye’de 78 Kadın 472 Erkek Vekil Meclis’te
Resmi olmayan seçim sonuçlarına göre, Meclis’teki kadın milletvekili sayısı 48′den 78′e yükseldi. Meclis’e en çok kadın milletvekilini sayısı olarak 45 kişiyle AKP, oransal olarak da 36 seçilen isimden 11′i kadın olan bağımsızlar soktu.
TBMM’de kadınların temsil oranı bu seçimlerde 2007′ye göre yüzde 56 oranında arttı. Seçim öncesinde partilerin gösterdikleri toplam 262 kadın adaydan 78′i parlamentoda temsil hakkı kazandı.
Böylece 550 milletvekilinin görev yapacağı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kadınların temsil oranı yüzde 8.72′den yüzde 14.2′ye yükseldi. 472 erkek vekilin temsil oranı ise yüzde 85,8 oldu.
22 Temmuz 2007′de 50 kadın milletvekili Meclis’e girmişti. Aysel Tuğluk’un Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla milletvekilliği düşmüş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Özlem Çerçioğlu ise belediye başkanı seçildiği için kadın vekil sayısı daha sonra 48′e inmişti.
Seçim öncesinde son kez toplanan 23. dönem Meclisi’nde Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) 30, CHP’de 8, Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) 2, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 7, Demokratik Sol Parti’de (DSP) de 1 kadın milletvekili yer alıyordu.
Milletvekili aday listesinde AKP 78, CHP 109, MHP 68, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku da 13 kadın adaya yer vermişti.
Resmi olmayan sonuçlara göre, AKP’den 45, CHP’den 19, MHP’den 3, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ndan da 11 kadın milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. 43 ilden hiç kadın milletvekili çıkmadı.
(Kaynak: http://bianet.org/bianet/siyaset/130697-78-kadin-472-erkek-vekil-meclis-te)
Avrupada Kadın Millet Vekili Ortalaması Yüzde 21,7.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin konuyla ilgili raporunda, kadın milletvekili sayısında 42 Avrupa ülke arasında sondan dördüncü sırada geliyor. Verilere göre Türkiye’de kadın milletvekili oranı yüzde 9,1. Bu alanda Türkiye’nin gerisinde bulunan ülkeler Malta, Ukrayna, Ermenistan ve Gürcistan. En fazla kadın milletvekiline sahip ülkeler ise sırasıyla İsveç, Finlandiya ve Hollanda. Bu üç ülkede kadın milletvekili oranı, Avrupa Konseyi’nin yüzde 40 hedefinin üstünde. Belçika, Danimarka ve Norveç’in kadın milletvekili oranları da yüzde 35′i aşmış durumda. Bu alanda Avrupa ortalaması yüzde 21,7.
Türkiye’de kadın bakan az
Türkiye, kadın bakan konusunda ise Avrupa’nın en yoksul ülkeleri arasında. Tek bir kadın bakana sahip olan Türkiye’nin, bugün bu alanda gerisinde sadece Azerbaycan, Bosna-Hersek, Monako, Karadağ ve Romanya bulunuyor. En fazla kadın bakana sahip ülkeler Finlandiya (20 bakandan 12′si), İspanya (17 bakandan 9′u), Avusturya (13 bakandan 6′sı) ve İsveç (22 bakandan 10′u).
Belediye başkanlarının çoğu erkek
Türkiye, kadın belediye başkanı sıralamasında da, 42 Avrupa ülkesi arasında sondan dördüncü. Türkiye’deki 3 bin 225 belediye başkanının sadece 18′i kadın. Bir diğer deyişle, kadın belediye başkanı oranı yüzde 0,6. Bu alanda Türkiye’den daha kötü skora sahip ülkeler, hiçbir kadın belediye başkanı olmayan Ermenistan, Lichtenstein ve Monako. En fazla belediye başkanına sahip ülkeler ise Rusya (yüzde 29,5), İzlanda (yüzde 26,9) ve İsveç (yüzde 26,9. Türkiye, kadın belediye meclisi üyesi sayısında da Avrupa sıralamasında sondan üçüncü konumda.
Kadın büyükelçilerin sayısı yetersiz
Türk kadınının temsiliyet karnesi diplomatik alanda da pek parlak değil. Türkiye’nin 166 büyükelçisinden sadece 15′i kadın. Bu da kadınların bu alandaki temsil oranının yüzde 9 olduğu anlamına geliyor. Avrupa genelinde kadınların bu alanda ortalama temsiliyet oranı yüzde 14,8. Türkiye bu alanda Avrupa sıralamasında sondan 11′inci. İtalya, Almanya, Bulgaristan ve Portekiz gibi AB ülkelerinin kadın büyükelçi sayısı Türkiye’ninkinden daha az. Yunanistan bu alanda Avrupa sonuncusu. Türkiye’nin 58 başkonsolosunun da sadece 2′si kadın.
Türk kadınları hukuk dünyasında başarılı
Türk kadınının hukuk dünyasındaki temsiliyeti ise daha parlak. Avrupa’da kadınların üst düzey mahkemelerdeki temsiliyet oranı ortalama yüzde 27,6 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 36,1. Avrupa Konseyi verilerine göre, Türkiye’deki üst düzey 1126 yargıçtan 407′sini kadınlar oluşturuyor. Bu alanda Avrupa birincisi Macaristan, sonuncusu ise Ermenistan.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki (AKPM) kadın vekil oranı ise yüzde 20,8. Türkiye’nin bu platformdaki asil ve yedek 24 üyesinin sadece 5′i kadın. Bu alanda Avrupa ortalaması yüzde 29,3. En yüksek temsiliyet oranına sahip ülke yüzde 58,3 ile İsveç. En düşük temsiliyeti ise yüzde 7,1 ile Macaristan ve Belçika paylaşıyorlar.
Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi, 2003 yılında aldığı bir tavsiye kararında, kadınların da erkeklerin de karar organlarında temsiliyet oranlarının yüzde 40 olması hedefini koymuştu.
(Kaynak: http://www.dw.de/kad%C4%B1nlar%C4%B1n-temsilinde-t%C3%BCrkiyenin-karnesi-zay%C4%B1f/a-4075230)
.
VII – Kadınlar Sadece Aklan Değil, Bedenen de Erkeklere Oranla Güçsüz Olması: 2012 Yılındaki 100 Metre Koşusunda Erkeklerde Sonuncu Olan Kişinin, Kadınlarda Birinci Olan Kişiden Daha Hızlı Koşuyor Olduğu Gerçeği
-Sadece Örnek Amaçlıdır. Harhangi Başka Bir Spor Dalını da Kendiniz Araştırabilirsiniz-
2012 Yaz Olimpiyatları’nda atletizm – Erkekler 100 metre
Final:
Sıra | Kulvar | İsim | Ülke | Zaman | Sonuç | Not | |
---|---|---|---|---|---|---|---|
7 | Usain Bolt | Jamaika | 0.165 | 9.63 | OR | ||
5 | Yohan Blake | Jamaika | 0.179 | 9.75 | =PB | ||
6 | Justin Gatlin | ABD | 0.178 | 9.79 | PB | ||
4 | 4 | Tyson Gay | ABD | 0.145 | 9.80 | SB | |
5 | 8 | Ryan Bailey | ABD | 0.176 | 9.88 | =PB | |
6 | 9 | Churandy Martina | Hollanda | 0.139 | 9.94 | ||
7 | 2 | Richard Thompson | Trinidad ve Tobago | 0.160 | 9.98 | ||
8 | 3 | Asafa Powell | Jamaika | 0.155 | 11.99 | ||
Rüzgar: +1,5 m/s |
2012 Yaz Olimpiyatları’nda atletizm – Kadınlar 100 metre
Final:
Sıra | Kulvar | Sporcu | Ülke | Zaman | Not |
---|---|---|---|---|---|
7 | Shelly-Ann Fraser-Pryce | Jamaika | 10.75 | ||
5 | Carmelita Jeter | ABD | 10.78 | SB | |
4 | Veronica Campbell-Brown | Jamaika | 10.81 | SB | |
4 | 9 | Tianna Madison | ABD | 10.85 | PB |
5 | 8 | Allyson Felix | ABD | 10.89 | PB |
6 | 2 | Kelly-Ann Baptiste | Trinidad ve Tobago | 10.94 | |
7 | 3 | Murielle Ahoure | Fildişi Sahili | 11.00 | |
8 | 6 | Blessing Okagbare | Nijerya | 11.01 |
Sonuç : Erkeklerde 7. olan, Kadınlarda 1. Olandan Daha Hızlı Koşuyor.
Kadın Futbolu vs Erkek Futbolu:
http://www.youtube.com/watch?v=qk-wSF_Jyrg
.
VIII – Erkeklerin Kadınların Ana Dalı Olan Yemek Yapmadaki Bile Kadınlardan Daha Başarılı Olmaları: Evrim Gereğince Kadınların Erkeğe Göre Üstün Olması Gereken Bir Dalda Bike Dünya’nın En İyi 10 Ahçısının Tamamının Erkek Olması
Dünyanın En iyi Aşçıları
Gordon Ramsay
Gordon James Ramsay, aşçılık sektöründe büyük bir isimdir. Dünyanın en iyi 10 Aşçısı arasında yer alır. 8 Kasım 1966 tarihinde Johnstone İskoçya’da doğdu
Jamie Oliver
Naked Chef lakaplı Jamie Oliver televizyon şovlarının aranan isimlerindendir. Dünyanın en iyi aşçılarından olan İngiliz Şef Jamie Oliver İtalyan mutfağı konusunda uzmanlaşmıştır.
Anthony Bourdain
Anthony Bourdain, dünyanın en ünlü Aşçıları arasındadır, 20 yıldan uzun süredir aşçılık sektöründe çalışmaktadır. Culinary Institute of America’dan mezun olan Anthony Bourdain, sertifikalı mutfaklarda çalıştı.
Paul Bocuse
Paul Bocuse Fransa’da mutfak sanatının babası olarak bilinir. O bir efsane olmuştur ve Nouvelle mutfağı ile ilgili yüce şefler arasında adlandırılır.
Thomas Keller
Thomas Keller, Kaliforniya’daki The French Laundry’nin şefi ve sahibidir. Bouchon Yemek Tarifleri ve The French Laundry Cookbook gibi ödüllü tarif kitaplarıyla tanınmış bir yazardır.
Rocco DiSpirito
19 Kasım 1966 tarihinde doğan Rocco DiSpirito, mutfakta yemek deneyimine 11 yaşında başladı. Onun yemek yeteneğini geliştirmek için 16 yaşında Culinary enstitüsüne katıldı. DiSpirito özel füzyon pişirme ve İtalyan-Amerikan yemekleri ünlüdür.
Wolfgang Puck
8 Temmuz 1949 tarihinde doğdu. Los Angeles merkezli lokantacı, işadamı ve televizyon kişiliğidir. Son zamanlarda en yüksek kazanan şef olarak kabul edilmiştir.
Emeril John Lagasse
15 Ekim 1959 tarihinde doğdu ve Amerika Birleşik Devletleri’nde çok sayıda dünyaca ünlü restoran şefi sahibi oldu. Lagasse, 2006 yılı içinde Uluslararası Uzay İstasyonu, NASA’nın astronotlar için gıda kalitesinin iyileştirilmesi için doğru besin seçimi hakkında birçok tariflerle katkıda bulunmuştur.
Todd English
William Todd English, 29 Ağustos 1960 tarihinde doğdu. “Todd English ile Yemek Pişirme” adlı televizyon şovu Todd English tanınmış bir aşçı yaptı İngiliz ABD merkezli Delta Airlines baş aşçı olarak bile çalışır.
Charlie Trotter
Charlie Trotter, 8 Eylül 1959 Chicago’da doğdu. Wisconsin Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanından mezundur. 14 yemek kitapı ve 3 yönetim kitabı hazırladı.
(Kaynak: http://www.forumdas.net/degisik-yemek-tarifleri/dunyaca-unlu-ascilar-166626/)
.
IX – Kadınların ve Erkeğin Eşit Olabileceği En Basit Konularda Bile Kadınların Erkeklere Oranla Başarısız Olmaları: Almanya’da Yapılan Bir Araştırma, Kadınların Araç Park Etme Konusundaki “Başarısızlıklarını” Bilimsel Olarak İspatladı
“Tartışmaya son nokta
Almanya’da yapılan bir araştırma, kadınların araç park etme konusundaki “başarısızlıklarını” bilimsel olarak ispatladı.
İtalyan Corriere della Sera Gazetesinde yayımlanan habere göre, Ruhr Üniversitesinde görev yapan bilimadamları, 33′ü kadın 66 kişiden bir otomobili dar bir alana parK etmelerini istedi.
Kadın sürücülerin, park etmesinin erkeklerden 20 saniye daha fazla sürdüğünü gözlemleyen bilim adamları, bunun, erkeklerin daha hızlı olmalarından değil, hareketlerinde daha kesin ve “berrak” olmalarından kaynaklandığını kaydetti.
Habere göre, İngiltere’de bulunan Sürücülük Standartları Ajansı’nın verileri de araştırma sonuçlarını doğrular nitelikte. Geçen yıl ehliyet sınavını geçemeyen 170 bin İngiliz kadından 55 bininin başarısızlığının nedeni park ederken yaptıkları hatalar; sınavda ancak 21′inci denemesinde başarılı olan bir kadın da bunun en iyi örneği. Yine aynı verilere göre, ehliyet sınavında başarılı olan erkeklerin oranı yüzde 50,7 iken, kadınlarda bu oran yüzde 44,1.
(Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Yasam/2011/09/27/tartismaya-son-nokta)
Trafik Kazaları – Kadın Sürücüler (Traffic Accidents – Women Drivers)
http://www.youtube.com/watch?v=-leHj9oZax0
.
X – Sonuç: Sevgili Dogmatik ve Gerçekleri Görmezden Gelen “Modern Yobaz Bilim İnsanları” ve Feministler; Saçmalayacağınıza Gidin İşe Yarar Başka Birşeyler Yapın!
Birgünde Saçmalayacağına Yemek Yap:
.