Red pill, insan doğasına farklı bir boyutta yaklaşıyor. bu yüzden hazmedilmesi zor. 20.yy’ın son çeyreğinde doğan insanlar olduğumuzdan neo liberalizmin kıskacına alınmış bir yaşamımız var. hayatımız boyunca aldığımız eğitim, sistemin bize sunduğu kabulleniş süreciydi. sistemin kendi yarattığı modernizm algısıyla büyük ve ona göre yetiştirildik. aksi fikirleri savunamadık ya da savunduğumuzda toplumdan dışlanma riskiyle karşı karşıya kaldık. bu uzun, beyin yıkayan betalaştırma sürecinin ardından çoğumuz, abi seviyosan git konuş bence ya erkeğine dönüştük. yani çekingen, nazik, mülayim, boyun eğen, ürkek erkekler olduk.
sistemin yarattığı erkek modeline göre erkekler hatunları kırmamalı, onları daima alttan almalı, bir dediğini iki etmemeliydi. ayrıca hatunlara sürekli pozitif ayrımcılık gibi imtiyazlar verilmeliydi. peki neden? çünkü kadınlar zayıftı ve eziliyordu. eşit olmalıydık. bu konuda da yine her konuda olduğu gibi “analarımız, bacılarımız” propagandası kullanıldı. yumuşak karnımız olan kültürel hassasiyetimiz deşildi. erkekler bu betalaştırma sürecinin sonunda, hayatı tüketmeye endeksli, sözü geçmeyen, sadece atm olarak görülen ve ailenin tüm yükünü çekmekle görevli, değersiz bir nesneye çevrildi. otoritesi elinden alındı. doğası altüst oldu ve komik duruma düşürüldü.
tüm bu algı sürecinden sonra red pill’i kabullenmek çok zor hatta bazıları için imkansız. adı üstünde kırmızı hap. ağrı kesici değil yani.
https://eksisozluk.com/the-red-pill–2283485?a=search&author=sonsuzluk%20ve%20bir%20gun